ÜRÜN İNCELEME #2: ORIFLAME FEET-UP ADVANCED FOOT MASK





Ayaklar! Kiminin pek hoşuna gitmese bile bu konu, yazmak zorunda hissettiğim bir ürün buldum. O ayaklarınızdaki kumaşa takılma hissine gıcık olanlardan, topukları çabuk sertleşen insanlardansanız, yalnız değilsiniz. Pek sevmem pediküre gitmeyi. Ama bu bilhassa topuklarda olan derinin sertleşmesi durumuna da katlanamıyorum. Birkaç tane ayak bakım kremi denedim. Yok bana mısın demediler. Sonra ona denk geldim. Hayallerimin ürünü. ORIFLAME FEET-UP ADVANCED FOOT MASK.

BLUZUNU ÖDÜNÇ ALDIM!



Ah kız kardeşler! Siz yok musunuz? Bir insanın hayatını bu kadar tatlı tatlı cehenneme çevirebilirsiniz ancak. Sizle de olmuyor, sizsiz hiç olmuyor. Canımızın parçası, en iyi arkadaşımız, ilk ebeveynlik deneyimimiz, sırdaşımız, bazen de baş düşmanımız, en güçlü yanımız, bazen de en zayıf noktamızsınız.

Bir kız kardeşe sahipseniz eğer küçükken hayatınız gerçekten zor geçmiş demektir. Onun yaptığı şımarıklıkları örtbas etmek hep size düşmüştür. Sizi türlü cimcimeliklerle ebeveynlerinize karşı zor duruma düşürmesi hep an meselesi olmuştur. Onun yaptığı yaramazlıklar yüzünden annenizden yemediğiniz azar kalmamıştır. Ya suç doğrudan o küçük cimcime tarafından size atılmıştır, ya da “O zaten küçük, bunu kesin büyük yapmıştır” sanılmıştır. Babadan gelen fırçalar, anneden gelen dırdırlar... Ya o küçük cadıya hiç yansıtmamışsınızdır, arada hep bir duvar görevi görmüşsünüzdür, ya da ufaklığa türlü işkenceler de etmişsinizdir.

Her şeye rağmen küçüklüğünüzün en iyi oyun arkadaşı o minik cadı olmuştur. Şekilden şekle mi sokmadınız, makyajlar mı yapmadınız, şarkı söyletip videoya alıp cümle aleme mi izletmediniz, başörtülerinden atkılardan ona elbiseler mi yapmadınız, saçlarını mı boyamadınız, sağdan soldan önüne fırlayıp altına mı işetmediniz… Tüm hinliklerinizi önce onun üstünde denemişsinizdir. O sizin bugünlere gelmenizdeki en büyük tecrübeniz olmuştur.

ZAMANDA YOLCULUK: M.S. 2.- 5. YÜZYIL




Milattan sonraki olayları, yenilikleri, icatları araştırırken fark ettim ki günümüzde çok kullandığımız ihtiyaçların bir kısmını Çinliler icat etmiş ve önemli olayların hepsi Romalılarla ilgili. Diğer fark ettiğim şey ise ne kadar geriye dönük çalışırsam o kadar az veriye ulaşıyorum. Veri azlığından ve gereksiz veri çokluğundan dolayı MS 2 ve 5. yüzyıllar arasını incelemem neticesinde ancak bir yazı çıkarabildim. Bu dönemde yaşanan önemli olaylara ilişkin çok detaylı araştırma yapamasam da sizler için birkaç ilginç bilgiye ulaştım.

1. ANTAKYA DEPREMİ

 13 Aralık 115 tarihinde meydana gelen ve Türkiye’de en çok ölüme sebep olan bir deprem yaşanmış. M=7.5 büyüklüğündeki deprem sonucunda yaklaşık olarak 260.000 kişi hayatını kaybetmiş. O dönem de Antakya Roma İmparatorluğu’na aitmiş.

BEN SENİN ANNEN DEĞİLİM!..




Bugün günlerden Pazar. Mevcut durumda aktif bir işim olmasa da Pazar gününün hakkını sonuna kadar veriyorum. Televizyon karşısında uyuyakalmaktan tutun telefonumu şarja takmaya üşenmeye kadar tüm klişeleri bir bir yerine getirdim. Evin içinde yüzde 12 şarj ile sefaletimin keyfini sürüyorum. Pazar gününün nasıl bir enerjisi varsa artık işsiz bir insanı bile çalışıyormuşcasına miskinliğe sürüklüyor. Belki de sürü psikolojisidir bendeki.

SALEP #1 (HİKAYE)


Bugün Ocak ayında başladığım ve halen yazmaya devam ettiğim hikayemi bölüm bölüm sizinle paylaşmaya karar verdim. Şimdilik haftada bir kere yeni bölüm yayınlamayı düşünüyorum. Ama severseniz daha kısa sürede paylaşım yapmaya çalışırım tabii ki. Hatta inşallah çok seversiniz de daha çok paylaşım yapmak için hikayeyi daha ilginç kılmak üzere ne yapacağımı düşünmekten bir hal olurum :)

Okuduktan sonra görüşlerinizi bana bildirebilirseniz çok sevinirim. Yazı konusunda kendimi geliştirebilmem için buna gerçekten çok ihtiyacım var. Şimdiden hepinize çok çok teşekkür ediyorum.

Hikayenin şimdilik iki ana karakteri var. Nil ve Soner. Romantik bir hikaye yazma isteğiyle yola koyulmasam da ziyadesiyle aşk dolu bir hikaye çıktı ortaya. Ama ilerleyen zamanlarda nasıl sürprizlerle karşılaşacağınızı söyleyemem :). Ayrıca başta da belirttiğim gibi Ocak ayında yazmaya başladığım bir hikaye olması sebebiyle bolca soğuk ve kar içeriyor. Umarım hoşunuza gider.

GÜN-FİLM ANALİZİ


Bugün Perşembe. Bel fıtığımla mutlu mesut evimde yatıyorum. Normal şartlarda her akşam, yani fıtık olmadığım zamanlarda, tembel tembel evde otururken bugün ne izlesem diye düşünürüm. Tabi ki şimdi sevgili bel bacak ağrılarımla sürekli yatacak olmam gerçeği ile günü NELER izlesem diye düşünerek geçirdim. Ve her gün için film indirdim. Yeter mi? Asla bir kaç tane de dizi lazım.

Aslında benim için her günün bir karakteri vardır. Her günün karakterine uygun film-dizi izlemeyi severim. Yaptığım film-dizi seçimlerini günlerin enerjisine göre ayarlarım. Genellikle seçimlerim aşağıdaki gibidir.

1.PAZARTESİ günü umutsuz bir gündür. Her pazartesi karar verdiğiniz bir şeye başlar, sonra yarıda bırakırsınız. Pazartesileri hayat daha ne kadar böyle gidecek dediğiniz bir gündür. Akşam eve gidince kesinlikle bir komedi filmi patlatmak gerekir Pazartesi günleri. Ruhunuza iyi gelir, pazartesi şokunu atlatmanıza yardımcı olacaktır.

ÜRÜN İNCELEME #1: AVON EYE SHADOW PRIMER LIGHT BEIGE FAR BAZI

Kendime bir ürün almak istediğim zaman önce internetten araştırma yaparım. Kullanan olmuş mu? Memnun kalan olmuş mu? Memnun kalmayan olmuş mu? İyi yanları neler? Kötü yanları neler? Ne kadar blog, web sitesi, forum varsa hepsini incelerim. Ona göre karar veririm. Bu güne kadar bu yola başvurup ürün alıp memnun kaldığım çok oldu. Ben de dedim ki “Ben o kadar insanın tecrübesinden yararlandım. Neden insanlar benim tecrübemden yararlanmasın?” Bu sebeple kullandığım ürünler hakkında sizi bilgilendirmeye karar verdim.

Göz makyajını çok severim ve eyeliner baş makyaj ekipmanımdır. Fakat göz kapaklarım yağlıdır. Far sürdüğüm zaman hep çizgi şeklinde toplanır. Eyeliner veya göz kalemi kullandığımda ay ışığınız denizdeki yansıması gibi üst kapağıma bulaşır. Bu sıkıntımı sürekli dile getirdiğim için geçtiğimiz yıl sevgili arkadaşım Kalem önerdi bu ürünü. AVON Far Bazı (eye shadow primer).

BANA YEMİN, BANA SÖZ..


Bugün kendimi dinlemedim. Kendime verdiğim sözü tutmadım, tutmak istemedim. Çok da irademi kullanmama gerek yoktu, hissiyatlarım beni yönlendirebilirdi ama "özgür kadın" sıfat tamlamasının cazibesine yenik düştüm.

Başına ne geleceğini bilmeden ama iyi bir şeyle karşılaşmayacağını kendinden emin bir şekilde hissederken inadına aksi davranmak ne ilginç. Kime ve neye karşı koyduğumu bilmeden kendimle mücadele edişimin sebebi ne? Henüz bir gün önce kendime söz vermişken bu yaptığım kendi öz benliğime saygısızlık değilse nedir? Verdiğim sözlere karşı sorumluluk hissediyorken, söz verdiğim insana saygısızlık olmasın diye verdiğim sözü yerine getirmek için çabalıyorken kendi kendimi düşürdüğüm durum bana haksızlık değil mi? Verilen sözler karşıdaki başkası olunca mı değerli? Hayattaki en değerli varlığım benliğimse kendimi bu kadar saygısızlaştırmayı nasıl becerebilirim? En kolayı kendimi affetmek olduğu için mi bu yolu seçiyorum? Ama ruhum ve bedenim iki ayrı kavramken onları nasıl bir tutabilirim ki? Anlayacağınız kafamda deli sorular. Aslında çok da travmatik olmayan bu olay (merak uyandırdığımın farkındayım ama detaya girmeden kendimi genel olarak sorgulamanın daha doğru olduğu kanısındayım) beni derinden etkiledi. Belki 30 yaş aydınlanmasıdır, bilemiyorum.

ZAMANDA YOLCULUK: M.S. 1. YÜZYIL


Öncelikle yeni yazı dizime hoş geldiniz demek istiyorum. Ben çok meraklıyımdır. Aklıma durup dururken saçma sapan bir kelime gelir ve onunla ilgili araştırma yaparım. Çok severim araştırmayı. Kimi gereksiz bilgiler içerir, kimi yararlı. Yine de hiç durmadan sorarım, araştırırım. Bu yazı dizisinde sizlere Dünya’da ve Anadolu’daki önemli olayları Yüzyıl bazında araştırıp anlatmayı planlıyorum. Bakalım neler çıkacak hep birlikte göreceğiz.

BU KAFA NEYİN KAFASI?

evet bu utanmış halim

Geçtiğimiz bir haftadır, şiddetli bel ağrısı ve buna bağlı bacak ağrısı çekiyordum. Ne yazık ki halen devam etmektedir.  Ağrım o kadar şiddetliydi ki unutabilmek için iş yerinde kafamı meşgul edecek iş dışında ufak aralar veriyordum. Bu arada acil olan bir projemi nihayet bitirmiş ve 250 sayfalık yazdığım raporu baştan sona kontrol ediyordum.

Verdiğim aralardan birinde blogumun Günün Sözü kısmında “bugün ne yazsam” diye düşünmüştüm Cuma günü. Aradım taradım ruh halime göre bir söz bulmaya çalıştım. O sırada Ömer Hayyam’ın

ROMAYI BİR DE BİZ YAKALIM DEDİK #3



Madem İtalya’ya kadar geldik, o zaman süslenir püslenir öyle atarım kendimi arkadaş! Dedim ve başladım saçlarımı yapmaya, ama bir yandan da açlıktan ölüyoruz. Sağ olsun Joseph bize mutfağı ve içindeki küçük harika kekleri gösterdi de, azıcık kendimize geldik. Saçlar maşalandı, ciciler giyildi, makyajlar yapıldı. Hadi bakalım Roma’yı keşfetme zamanı…

Önce bir aç karnımızı doyuralım dedik. Dön dolaş etrafı, heyecandan nereye oturacağına karar vereme. Bir saat kadar oteli merkez alırsak 500 m’lik yarıçap ile otel etrafını tavaf ettikten sonra, sonunda bir pizzacıya girdik. Belki dokuz ya da on çeşit dikdörtgen pizzalar, kuru mantarlısı, yaş mantarlısı, peynirliler, ançüezliler… Girdiğimiz pizzacı fast food tarzında olup, dilimlerinizi istediğiniz büyüklükte kesip, kilo ile satıyorlardı. Hemen patlattık kocaman birer dilim. Yaklaşık 200 gramlık dilim almıştım (2,50€).  Ohhhh, midemiz bayram etti. Eh madem tokuz artık tura devam etme vaktidir.

BİZ KİM MİYİZ?

Şimdilik iki kişiyiz. Hakkımızda bilmeniz gereken en önemli şey çok farklı iki karakter olduğumuzdur. Bir Terazi ile bir İkizler... 

Farklı giyim tarzları, farklı seçimler, farklı meslekler, faklı ilgi alanları. Ama biz ortak bir noktada buluştuk. İkimiz de Bugünü dolu dolu yaşamayı seven insanlarız. Biz herkesin Bugün... ile başlayan sorularına cevap olmak istedik. Çünkü Bugün Bir Hediye! 

Ne giymek isterseniz, ne yapmak isterseniz, ne okumak, ne izlemek, nereye gitmek isterseniz,ya da aklınıza ne gelirse... Başvuracağınız ilk kaynak olmak isteriz. Çok bildiğimizden mi? Hayır tabi ki! Amacımız öğüt vermek asla değil. Amacımız sizin de Bugünü dolu dolu geçirmeniz için fikir vermek. 

Kendi deneyimlerimizi, öğrendiklerimizi araştırdıklarımızı, gördüklerimizi ve yaşadıklarımızı, belki biraz da hayal gücümüzü sizinle paylaşmak istedik. Yardımcı olabilirsek ne mutlu bize! 

Keyif almanız dileğimizle...

Dayday ve Kalem