ROMAYI BİR DE BİZ YAKALIM DEDİK #1

Bir kış günü en yakın arkadaşımdan yine uçak biletlerinde indirim olduğuna dair bir mail aldım. Çok uzun zamandır yurt dışına gitmek istiyor ama bir türlü para denkleştiremiyorduk. Yine o biletleri görünce bu sefer tamam dedim. Bilet almakla başlayalım. En kötü bir bilet parası kaybederiz. Akşam buluştuk ve Roma’ya Haziran ayında gitmek üzere iki bilet aldık. Bir anda verilmiş bir karardı bu. Ne pasaport vardı, ne tecrübe, ne de bir fikir. Pat diye aldık biletleri.

Aradan bir ay geçti. Eh madem biletleri aldık, pasaportta alalım bari dedik. Hiç bu kadar kolay olacağını düşünmemiştim. Muhtemelen bu devlette aldığım en kolay evrak oldu. Zahmetsizce Emniyet Genel Müdürlüğü’nden randevumu aldım. Randevu günü gittim parmak izlerim okundu, fotoğrafım alındı ve siz gidin postayla gelecek dendi. 5 gün sonra pasaportum elimdeydi.

Arada internetteki malum sitelerden ücretsiz iptal seçeneği olanlara bakıp Roma’da rezervasyon yapıyordum. Organizasyon’dan ben sorumluydum. Bu konuda yetenekli olduğumu söyleyebilirim. 6 günümüz vardı İtalya’da ve bunu en dolu şekilde değerlendirmek için kağıtlarım kalemlerim havada uçuşuyordu. Bilgisayar başında araştırma yapmaktan gözlerim kan çanağı oldu. Bir sürü otel, hostel, konuk evi vs. rezerve edip sürekli fikir değiştirip  rezervasyonları iptal ediyordum.

Sanırım Mart ayında yine bir gün Roma’da otellere bakarken, bir tanesi çok hoşuma gitti fiyatı da uygundu. Bolca next butonuna tıklayıp rezervasyonumu yaptım. Tabi o kadar fazla şey araştırmıştım ki şaşkınlığım diz boyu olmuş ve ücretsiz iptal olmayan fiyatı seçmiş ve onay vermiştim. Bunu farkettiğim zaman başımdan aşağı kaynar sular inmesiyle birlikte hemen arkadaşımı aradım. “Ben bir hata yaptım ki sorma, artık geri dönüş yok orada kalacağız çünkü 3 gecelik parayı karttan çekecekler.”

Eh uçak biletine tek kişi gidiş dönüş toplam 355 TL, pasaporta (10 yıllık tercih ettim maceracı ruhumun ne yapacağı belli olmaz diye) 500 TL, 3 gecelik Roma’da konaklama bedeline de kişi başı 400 TL bayılınca, artık geri dönüşü yok dedim. O İtalya’ya ya gideceğiz ya gideceğiz. Başka yolu yok.

Yaptığım organizasyona göre ilk üç gün Roma’da kalacaktık (Neden acaba!?) Roma’da kaldığımız günlerden birinde günübirlik Napoli’ye gidip Pompei’yi gezecektik. Sonra Floransa’ya gidip 2 gece kalacaktık. Floransa’daki günlerden sonra son gün sabahın köründe Venedik’e gidip orayı gezip, trene atlayıp gece Roma’ya dönecek ve orada kalacaktık. Dönüş uçağımız 7. gün Roma’dandı. Tüm bu planları yaparken çok yorulacağımızın farkındaydım. O yüzden baştan açık tuttum bileti. Arkadaşıma “Tatlım, plan bu. Ancak tamamen keyfimize bağlı, çok hoşumuza giderse daha rahat takılır, Napoli ve Venedik’ten vazgeçeriz. Zaman bizim zamanımız. Hiçbir şey yapmak zorunda olmadan gezeceğiz.” dedim. Bu konuda hemfikirdik.

Tüm bütçeyi hesaplamıştım. Yaptığımız ödemeler haricinde tren biletleri, yemek, müze kartları, alışveriş, muhtelif harcama, vs. derken para biriminin de Euro oluşu bizi can evimizden vurdu. Ama geri dönüşü yok. Bir şekilde denkleştirip gideceğiz. Vakit kalmadı. Artık vize başvurusu yapma zamanı gelmişti. Nisan ayındaydık. Topu topu 2 ayımız kalmıştı.

İtalya’nın vize işlerini verdiği kuruluş olan IDATA’nın websitesinden vize için toparlanacak evrakları ve ücretleri öğrendik. Evrakları topladık. Paramızı yatırdık ve IDATA ofisinin yolunu tuttuk. Benim ilk yurt dışı maceram olacağı için beni mülakata çağıracaklarını söyleyip randevu verdiler. Arkadaşımın daha önce Sakız Adası’na gitmişliği olduğundan ona vize çıkarsa doğrudan postalayacaklarını söylediler. Tüm işlemleri hallettik.

3 gün sonra Elçilikte randevum vardı. Dışarıda soğukta bekledikten sonra (Ankara’da Nisan ayı bir hayli soğuktur) soyadına göre alfabetik sırayla çağırılanlar arasından nihayet S harfine gelindi ve içeri girdim. Uzun ve beyaz bir koridor boyunca yürüdüm. Etrafta kameralar vardı. Koridorun sonundaki kapıyı açtım. Veznelerden sadece birinde bir adam vardı. Önündeki bana ait evrakları karıştırdı. Ne bir soru, ne merhaba. Suratıma dahi bakmadan “Tamam gidebilirsiniz teşekkürler” dedi ve çıktım. Sonraki günler oldukça stresli geçti. Ya çıkmazsa vize!

Derken benim pasaportum 5 gün sonra elimdeydi. Arkadaşımın da 2 hafta sonra gelmişti (mülakat yapılmadığı halde neden o kadar geç geldiğine anlam veremedik). Evet, artık her şey hazırdı. Gezilecek yerlerin de bir listesini yaptım. Nereden nereye gidilecek haritalarla belirlendi. Tren saatleri kontrol edildi ve ayarlandı. Para işi de çözüldü. Uçağımız İstanbul’dan kalkacaktı. Dolayısıyla İstanbul’a bir gece önce otobüsle yola çıkacağımıza karar verip, otobüs biletlerimizi de aldık. Gitmeye hazırdık. Ve o gün geldi çattı.
sırt çantasıyla seyahat

Çantaları hazırladık. Otobüse bindik. İlk durak İstanbul!

Devamı gelecek…

2 yorum:

  1. Benim yerime de gezin. Çok istemiştim yurtdışına gitmeyi ancak henüz nasip olmadı :)

    YanıtlaSil
  2. Geçen sene gerçekleştirmiştik bu geziyi. Yazılacak çok şey olduğu için yavaş yavaş yazıyorum. Benim İlk ve tek çıkışım oldu. Bu sene için planım yok yurtdışına. Ama İtalya'yı şiddetle tavsiye ederim. Tek sorun Euro başa bela :)

    YanıtlaSil